2 Mayıs 2011 Pazartesi

Uzun Bir Tatil 6

İşte Sizin İçin Üç Günlük Yol Haritamız


Visualizzazione ingrandita della mappa

Kuzey İspanya: Sopelana                                  26-07-2010

Paıs VascoSabah Saint Girons Plage da güneşli ve güzel bir hava ile uyanıyoruz. Hazırlanıp yeniden yola koyulma zamanı. Hedefimiz Kuzey İspanya diğer bir adı ile Bask bölgesine (Pais Vasco) gitmek. Bilbao’ya yakın sahil kenarında bir kamp arıyoruz. Yol boyunca manzara Fransanın aksine daha bir vahşi. Kıyı şeridinden ilerleyen dar yol ve yalçın kayalıklar arasından görünen deniz çok güzel.

Kuzey İspanya bilindiği gibi Sidra ile meşhur. Belki yemek için birazda Paella (Paeya) buluruz kimbilir. Çünkü bilindiği gibi paellanın asıl merkezi güney İspanya. Yolculuğumuz sırasında San Sebastian’dan geçiyoruz. Ama arabamızın boyuna uygun 2m üstünde bir park yeri göremediğimiz için burayı dönüşte gezmeyi planladık. San Sebastian’dan sonra karşımıza çıkan ilk şehirde bir turizm ofisinde durup bölgedeki kamp ve otelleri gösteren bir broşürde edindik. Birkaç kamp yeri görüyoruz ama denizden oldukça yüksekte. Bu bölge oldukça kayalık. Yola devam ediyoruz. Sonunda Bilboaya yakın Sopelana’da Camping Sopelana’ da konaklıyoruz. Buraya iki gün için elektrik dahil iki kişi ve camping car için 59 euro ödüyoruz. Kampingden metro ile şehir merkezine ulaşım mümkün tabi önce bir otobüsle kısa bir yolculuk yapmak gerekli. Yerleştiğimiz bize tanınan alan şimdiye kadar ki bütün gezdiğimiz kamplarda bize verilen alanın en küçüğü. Bir arabamız birde masamız sığıyor. Ayrıca İspanya’ da sanırım bu mevsimden olsa gerek girdiğimiz bütün kamp alanları ağzına kadar dolu. Kamp yerinin banyosu biraz eski ama wc si fena değil. Tuvalet kağıdı ve sabun bile mevcut. Burada ayrıca küçük bir market, restaurant, buz dükkanı ve ayrıca havuzda var. Kampa kayıt sırasında iki adet kart veriyorlar biri araba ile giriş çıkış için diğeride restaurant,market ve havuz bölgesine giriş için. Çünkü sonradan alıyoruz ki kamp alanının çevresinde market yada restaurant yok. Dışarıdan gelenlere de satış yaptıklarından bu bölgeyi ayırmışlar. Markete gidip alışveriş yapıyoruz. Zira öğle yemeğinden sonra niyetimiz deniz kenarına inmek. Sahil kamp alanından yaklaşık 1km kadar uzakta. Çevrede şekilsiz apartmanlar sıra sıra dizilmişler.

SopelanaSahile ulaştığımızda kalabalık bizi şaşırtıyor. Dalgalar coşkun… Kimileri sörf yapıyor, kimileri dalgalarla oynuyor. Biraz etrafı seyre dalıp sonrasında bizde kendimizi denize atıyoruz. Gerçekten dalgalar çok güçlü dengenizi yitirirseniz sizi yere çalmakta bir dakika bile gecikmiyor. Saat nerdeyse akşam 8 oluyor ama sanırım kimsenin evine gitmeye niyeti yok. Biz artık kamp alnına geri dönüyoruz. Duş ve yemek faslı… Güneş batarken manzarı bozan tek şey güneşle aramıza giren apartmanlar.Sopelana

Kuzey İspanya: Bilbao/Sopelana                     27-07-2010

Ooff gece boyu uyumayan ispanyollar sabah saat 4’ e kadar bizi de uyutmadılar. Kamp yerimiz hem banyoya hemde barbekü alanına çok yakın olduğundan bütün gece geçenlere şıştladık. Sabah 9 gibi ayaktaydık gene sersem gibi… Kahvaltı namına birşeyler atıştırıp Bilbao’yı gezmeye gidiyoruz. Otobüs ile Sopelana’daki metro istasyonuna oradanda şehir merkezine. Otobüsde kişi başına 0,50 euro ödedik. Metro için ise günlük sınırsız kullanım biletlerinden alarak 4 euro ödedik. Bilboa’ da 2 metro hattı var yanı çok karışık değil.

Kuzey İspanya ve güneybatı Fransanın bir kısmı Bask bölgesi diye adlandırılıyor. Yanı kendilerini ispanyollardan ve fransızlardan farklı görüyorlar. Hatırlarsınız mehşur ETA örgütünü. İşte burası memleketi. Zaten yol boyunca gördüğümüz bütün tabelalarda iki dilde yazılmış. Baskça ve ispanyolca, yada baskca ve fransızca.

Guggenheim MüzesiBilbao nun en ilginç yanı Guggenheim Müzesi. Oldukça ilginç bir mimarisi var ve ayrıca bina titanyumdan yapılmış. Bu yüzden de bizde müzenin içinden çok dışı ile ilgileniyoruz. Müzenin çevresinde kendine uygun oldukça değişik heykellerde var. Bunlardan en ilginci 8-10m yüksekliğinde ve tamamen canlı çiceklerle kaplanmış kedi.

 

 

 

Guggenheim MüzesiBunun dışında müzenin hemen arkasında yeralan oldukça büyük ve renkli köprü de insanın gözünden kaçmıyor.

 

Şehir merkezinde öyle ilginç bir yapıya rastlamıyoruz. Bizde belki eski Bilbao’da, tarihi merkezde bişiler buluruz düşüncesi ile o tarafa yöneliyoruz. Ama yine hayal kırıklığı. Tipik bir bar-restauranta girip öğlen yemeği yiyoruz. Menu Del Dia ile kişi başına bir açılış, bir ana yemek, bir tatlı ve bir şişe şarap için toplam 9.50 Euro ödüyoruz.

 

Ton baligi ve patates kizartmasi Sebzeli biftek  desert, dolce, tatli, spanish desert, dolce, tatli, spanish

Saat 14 ve bütün barlar tıklım tıkış dolu. İspanyollar için öğle yemeği saati. Bar tezgahları salamlı ve ekmekli aperatifler ve tatlılar dolu. Bu aperatiflerin buradaki ismi Tapas. Ama bu kalabalığın getirisi barların yerleri peçete çöp içinde.

Bılbao   Bılbao

Bılbao Bilbao da bir sokak Bilbao da bir sokak

İspanyada yolculuk ederken gözlerimiz büyük süper market arıyor ama şu ana kadar göremedik. Sonrasında şehri dolaşırken alıyoruz. Şehir merkezinde katlı bir pazar yeri mevcut oldukça büyük içinde ise kasapların, balıkçıların, şarküteri yarı açık dükkanları dolu. Halk alışverişini buradan yapıyor. Ayrıca şehir içinde bizde eskiden olduğu gibi küçük bakkal dükkanları var. Dönüşte Sopelana’da küçük bir supermarket buluyoruz. Eroski. Birtür indirim süper marketi. Oradan bişiler alıp kampa geri dönüyoruz. Sidra ve paella hayallerimiz biraz suya düştü anlaşılan …

Metro istasyonu ile kamp alanı arası 2km bizde yürümeye karar veriyoruz. Kampa vardığımızda artık enerjimiz bittiği için bizde havuzu deniyoruz. Kampın restaurantına ve havuzuna da dışardan oldukça bir talep var. Bizde artık dinlenme moduna geçmiş bulunuyoruz.

Kuzey İspanya: Vitoria/San Sebastian/San Jan Deluz  28-07-2010

Aslında ilk planımız sabah erkenden kalkıp Fransaya geri dönmekti. Ama sonra fikrimizi değişitirip Bask bölgesinin başkenti kabul edilen Vitoria’yı da görüp San Sebastian’a ve oradan fransaya dönmeye karar verdik.

Vitoria insan başına Avrupa’da en fazla yeşilin düştüğü bir şehirmiş. Şehrin yeni kısmında modern apartmanlar yükseliyor. Şehrin yeni ve eski karakterleri arasında yürürken varoş bir bölgedende geçiliyor. Sonra ise sadece yayalara açık olan yolları kilisieleri ve katedralleri ile eski Vitoria başlıyor.

Vitoria  VitoriaVitoria  VitoriaVitoria      Vitoria

Şehrin bu kısmı oldukça güzel ama sanırız ki akşamları daha bir başka güzel olsa gerek. Biz ise bunu sadece hediyelik eşya satan dükkanlarda gördüğümüz kartpostallardan görebiliyoruz. Turumuzu bitirip tekrar yola koyuluyoruz. Otobandan San Sebastian’a gidiyoruz. Otoban için ödediğimiz ücret ise 5 Euro yu geçmiyor.

San Sebastian    San Sebastian

San SebastianSan SebastianSan Sebastian tam bir deniz şehri. Çok güzel ve bu yüzdende bir sürü turist var. Aynen bizim gibi. Şehir orjinalliğini pek kaybetmemiş. Ayrıca pek çok modern mağza ve restaurantta var. Bizce şehrin en güzel yanı ise şehir boyunca önünde uzanan upuzun kumsalı ve denizi. Büyükçe bir şehir için hayal gibi, ama yolda ellerinde sürf tahtasını almış insanlar yalın ayak denize doğru yürüyorlar. Düşünün bir eğer deniz kenarı bir yerde yaşıyorsanız iş çıkışı üstünüzü değiştirip kendinizi mis gibi sulara bırakıyorsunuz.. Hemde kilometrelerce yol yapmadan ne şanslılar…

San Sebastian  San Sebastian

 San Sebastian  San Sebastian

San SebastianLimanda ve sahil boyunca bir sürü kişi turluyor. Sanırım İspanya’nın gördüğümüz bu küçücük parçasında en çok burayı sevdik demek abartı olmaz.

Havasından mıdır suyundan mı bilinmez bizde İspanyollara uyduk. Öğlen saat 2 den sonra bizde birşeyler atıştırıp yola devam ediyoruz.

Hedefimiz Saint Jean De Luz. Burada konaklamayı planlıyoruz. Zira burasıda gelirken görüp beğendiğimiz ve gözümüze kestirdiğimiz  küçük ve sevimli bir başka kasaba. Kasabanın pek az dışında denize yakın bir çok kamp yeri mevcut. Bizde Camping İnter Plages’ e yerleşiyoruz. En son boş yeride biz kamping de biz dolduruyoruz. Kamp alanından sahile inen yol oldukça dik ama çok güzel yem yeşil ve kayalık bir yol. Yerleştikten sonra  kendimizi okyanus sularına bırakıyoruz. Ama deniz yükseldiği için kıyda ne pislik varsa süpürmüş. Biraz pis. O yüzden hemen çıkıyoruz. Kıyıda dinleniyoruz.

Sizler için bu üç günlük yolculumuza dair bir video…

Sopelana, Bilbao, Vitoria, San Sebastian, Spain,Ispanya from KucukBirGezi on Vimeo.

 

21 Mart 2011 Pazartesi

Uzun Bir Tatil 5

Saint Girons Plage                                 24-07-2010

Yeni gün merhaba… Dinlenmiş bir şekilde güne başlıyoruz. Hazırlanıp yola çıkıyoruz. Bu bölgeden ayrılmadan önce büyük bir markette durup bir kaç şişe şarap alıyoruz. Bizim tercihimiz böyle alışveriş yapmak. Böylece hem fiyatı uygun oluyor, hemde gönlümüze göre şeçip beğenebiliyoruz. Markette iyi bir şişe şarabın fiyatı 4 ila 20 euro arasında değişiyor. Artık yönümüzü biraz daha güneye çeviriyoruz. Niyetimiz okyanus kıyısında sakince bir kamping bulmak. Hala Atlantik okyanusuna elimiz tam olarak değdiremedik. Fransanın batı kıyısında pek çok plaj mevcut. Kıyı kesimi nerdeyse tamamen ormanlık arazi olduğundan haliyle bu plajlara giden yolda tek. Önce Mimizan Plajında duruyoruz. Ama burası bizim pek hoşumuza gitmiyor. Çünkü oldukça kalabalık sakin değil. Başka plajlar denemeye karar veriyoruz yola devam. Plaj Du Cap de L’ Homy’ de sahile çok yakın kocaman bir belediye kampı görüyoruz. Hem sahile çok yakın, hemde ağaçlık. Ama burasıda tamamen dolu hiç yer yok. Devam…

Saint Girons plaja varıyoruz. Camping Campèole Les Tourterelles hem sahile yakın, hemde boş yer var. Burada iki gün konaklayacağız. Burada elektrik dahil toplam 2 gün için 64,28 euro ödüyoruz. Güneş temmuz ayı haliyle oldukça kuvvetli ama rüzgar da var. Serinletiyor.

Camping Campèole Les TourterellesKamp alanı oldukça büyük. Çevrede bir sürü çadır, karavan, bungalov… Ayrıca çocuklar ve büyükler için animasyonlar çocuk parkları, havuzlar, bar, fırın, krepçi, internet bağlantı yerleride mevcut. Bir nevi kulüp gibi. Bu kampingdeki tek zorluk kamp yaptığımız yerlerin biraz eğimli  ve kum olması. Zira yeni gelen arabalar yerleşirlerken bir hayli motorlarını zorluyabiliyorlar. Bizde olabildiğinde yatay konumda park etmeye çalışıyoruz elimizdeki olanaklarla. Camping Campèole Les Tourterelles

Denizi pardon okyanusu en sonunda görmeye gidiyoruz. Azgın beyaz dalgalar kıyıya ulaşıyor. Burada da gelgit her 6 saatte bir deniz seyiyesinin farkedilir derecede değişmesine sebeb oluyor.

 

 

 

Saint Girons Plage       Saint Girons Plage      

Kumsalın belli yerlerinden denize girilebiliyor . Güçlü sahil akıntısı nedeniyle bazı yerlerden denize girmek yasak. Sahil göz alabildiğine uzanıyor. Neredeyse bütün batı Fransa boyunca…

Saint Girons Plage     Sörfçüler amerikan filmlerindeki gibiler. Üstümüzü değiştirip bizde kendimizi kıyıdan kıyıdan sulara bırakıyoruz. Haliyle tam huyunu bilmediğimiz bir denizde açılmak pek te iyi bir fikir değil. Beyaz köpüklerle oynuyoruz.  Deniiz çekilme evresine girmiş.  Kıyıda bir sürü deniz kabuğu buluyoruz. Burası deniz kabuğu cenneti olsa gerek.

Kamp alanına dönerken sahilden biraz yürüyerek küçük alışveriş merkezine varıyoruz. Burada üç beş dükkan, bir market, beş altı restaurant ve lunaparklardaki gibi iki oyun standı var. Merkeze yakın yazlıklar ve 2 adette kamping bu küçük tatil merkezini tamamlıyan ögeler.  Camping Campèole Les Tourterelles

Duş alıp dinleniyoruz. Akşam yemeğinden sonra merekeze doğru tekrar bir yürüyüş yapıyoruz. Merhaba gece…

 

 

 

 

Saint Girons Plage       Saint Girons Plage

Saint Girons Plage’ da ikinci gün            25-07-2010

Saint Girons PlageSabah uyandığımızda bulutlu bir hava bizi karşılıyor. Sabah kahvaltısından sonra tekrar yüzmeye plaja iniyoruz. Ama güneş yok. Deniz sabaha karşı yine çekilmiş. Biz plaja indiğimizde tekrar sular yükselmeye geçmişti. Haliyle bulunduğumuz bölgede denize girmek yasaklanmış. Hoş zaten havada oldukça serin. Bizde sahilde oturup kamp alanındaki sürfçülerin çalışmalarını izliyoruz.

 

 Saint Girons Plage Saint Girons Plage

Saint Girons PlageSanıyoruz ki burada bir kaç günlük hada haftalık sürf kursları düzenliyorlar. Kamping de bir çok genç sürfcü gürmüştük zaten. Sadece valizlerini ve uyku tulumlarını alıp gelıyorlar. Çadırlar ve sürf tahtaları hazır onları bekliyor. Ayrıca bu kamp alanında da bır sürü hollandalı ve alman var. Sahilde bir süre etrafı seyrettikten sonra bizde kendi evımıze geri dönüyoruz. Havanın düzelmesi ise hayal olmuş.

 Saint Girons Plage

Bu akşam bir hovardalık yapıp yemeği dışerıda yemeğe karar veriyoruz. Fransız usulü midye yemek iştiyoruz. Güneşin batısınıda kaçırmamak için fotograf makinalarımızıda yanımıza alıyoruz.

Midyeleri burada önce marine edip pişirip sonra üzerine hazırladıkları Roquefort peyniri yada acılı yada körili sos ile servis ediyorlar. Yemede yanında yat, nefis.

 

moule au roquefort Moule au curry

Yemekten sonra bir ara yüzünü gösteren göneşin bize vedasını seyredip tekrar dinlenmek için evimize geri dönüyoruz. 

Saint Girons Plage Saint Girons Plage

 

Saint Girons Plage

10 Mart 2011 Perşembe

Uzun Bir Tatil 4

İşte Size Önümüzdeki  4 Günlük Rotamızin Özeti
Bordeaux                                                22-07-2010
Hava genen kapalı. Kahvaltımızı yapıp yola koyuluyoruz. Ilk durağımız herkesin meşhur şarapları ile bildiği Bordo (Bordeaux). Bordo şehir merkezine girince hemen görüleceği gibi oldukça eski bir şehir. Şehri neredeyse bir duvar gibi saran Place de la Bourse nehrin kenarına yakın. Nehrin kenarında vızır vızır çalışan bisiklet ve bir yürüyüş yolu mevcut.
Bordeaux   Şehrin diğer yakasını birleştiren tarihi köprü sanırız akşam daha bir romatik görünüyor. Ama ne yazıkki bizim o kadar vaktimiz yok.
 
 
 
Miroir d’eau des quais  



Arabamızı park edip şehri turlama başlıyoruz. Rue Saint- Catherine, Notre Dame kilisesi, Cathedrale Saint Andre, Saint Michel Bastiyası ve en güzeli ve keyiflisi Miroir d’eau des quais Borsa binasının karşısındaki şehrin yanısmasının görüldüğü sudan ayna. Evet özel bir havuz yapmışlar ama bu havuzun hiç derinliği yok ve özel yere gömülü fıskıyelerden önce buharı andıran bir su havuzu yaplıyor ve sonra şehrin yansımasını izliyorsunuz.
 
 
Bordeaux        Bordeaux
Bordeaux   Şehir merkezinde pek çok lüks mağaza mevcut. Şehrin geçtiğimiz bazı bölümleri çok güzel olmasına karşın belli bölümleride bir o kadar pis ve harabe. Arabamıza geri dönerken tesadüfen göçmenlerin dükkanlarının olduğu bir semtten geçiyoruz. Burada iki tane Türk marketi görüyoruz:) Ama içeri girmiyoruz.
 Bordeaux
İşte size Bordo (Bordeaux) dan bir tur :)  iyi seyirler….
Bordo hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenlere turizm ofisinin sitesi işte burada
Yola devam hedef Arcachon. Gözlerimiz yollardaki tabelalarda bir kamping arıyor. La hume’e yakın La  teste de Buch da bir tabela görüp hemen yolumuzu çeviriyoruz. Tabelada ATC Municipale yazıyor tabi önünden araba ile geçerken ne hızla okuna bilirse…
ATC yazısını görünce durup hemen resepsiyona gidiyoruz kampin dolu sadece ek bir park alanları varmış orada yer var diyorlar. Ee mecburen kabul edip ödememizi yapıyoruz. Ama işin acı yanı tam yerleşmek için arabaya dönerken yaklaşık 500m ilerdeki Municipal Camping yazısını ve kamping görünce yüzümüz düşüyor. Acele ile onu görmemişiz.
ATC ye 2 gün elektrik dahil 39,60 euro ödüyoruz. Municipale Camping yani belediyenın kampingi biraz daha pahalı ama çok daha konforlu ve denize nerdeyse sıfır gibi gözüküyor neyse balık kaçtı bir kere… Mayolarımızı giyip kendimizi denizin sularına bırakmaya karar veriyoruz. Plaja vardığımızda ise uzayıp giden sahili görünce denizin çekilme evresinde olduğunu anlıyoruz. Her yer balçık olmuş. Sahilde Kite Surf yani paraşüt sörfü yaparlarını seyredalıyoruz. Ziya yaptıkları iş pek kolay değil, ama oldukça zevkli gibi…
Arcachon
Geri dönüp duş alıp yemek hazırlıklarına başlıyoruz. Yemekten sonra havanında geç kararmasından (aşağı yukarı akşam10 gibi) faydalanarak bisikletlerimize atlayıp Arcachon’u gezmeye gidiyoruz. Arcachon’a giderken küçük balıkçı kasabalarından geçiyoruz. Küçük limanlara bağlanmış denizin çekilmesinden dolayı boynu bükük takalar çamura gömülmüş bekliyorlar.
Arcachon basin     Arcachon basin
 
Şehir merkezi dışında bize tek katlı şirin yazlıklar eşlik ederken merkeze ulaştığımızda yazlıkların güzelliğini bozan apartmanlar bizi karşılıyor. Deniz kıyısında bu apartman duvarını görmek keyfimizi biraz kaçırıyor. Akşam üstü keyfi yapmak için herkes sahil boyuna dökülmüş.  Plaj olabildiğine uzamış…
Arcachon basin     Arcachon basin
Hava iyice kararmadan kimi zaman varsa bisiklet yolundan, yoksada arabaların yanından ilerleyerek kamp alanımıza geri dönüyoruz.
İşte size başka bir gezi daha
Sonra gece saat 2 buçuğa kadar konuşan komşularımızdan sonra sabah saat 4 de gelen çöp kamyonundan ve sabah saat 9 da başlayan okula gelen çocuklardan ne kadar fırsat bulduysak uyuyoruz…
Arcachon                                               23-07-2010
Sabah en fazla 8 buçuğa kadar gürültülere dayanarak uyumayı becerdik. Bu kamp alanı gerçekten kötü. Gürültüden başka ayrıca tuvaletleride  pis. Bugünki planımız o yüzden bisikletlere atlayıp olabildiğince uzağa kaçmak.
Arcachon bike roadLa Dune Du Pyla bugünki hedefimiz. Doğal bir kum dağ yada küçük bir çöl. Yola çıkıyoruz. İlk başlarda bisiklet yolu boyunca tabelalar çok güzel yol tarif ediyorlar. Ama bir noktadan itibaren tabelalar birden kayboluyor ve hangi yöne döneceğini düşünmeye başlıyorsun… Yaklaşık 15 km lik bir yolculuk sonucu kum tepesine varıyorsunuz. Yol boyunca rüzgarda sağolsun karşıdan mualiflik etmekten geri kalmıyor. Ama enerjimiz taze, hafif yokuş ve rüzgar bizi hemen kesmiyor. Kum tepesi tam okyanusa karşı yaklaşık 4000 yıllık bir oluşum. Çevresi ormanlık ama sonradan anlıyoruzki fransızlar kendileri ağaçlandırmış bu alanı. Yoksa bu kumul alan yavaş yavaş  yayılıyormuş. Burası tam turıstlik bir yer. Araba araba, otobüs otobüs insan akın ediyor. Taa uzaklardan gelirken gördüğümüz kum tepelerinin üstü karıcalar gibi gezinen insanlarla dolu. Buraya araba ile gelenler park ücreti olarak 4 euro ödüyorlar. Bizim bisikletler içinde park yeri var. Ücretsiz.
La Dune Du Pyla  La Dune Du Pyla
 
La Dune Du Pyla     La Dune Du Pyla
 
La Dune Du PylaTepelere doğru yürürken yol boyu sıra sıra dizili hediyelik eşya ve restaurant dolu. Tırmanmak ücretsiz kimi direk kumların üzerinden kimide yapılmış merdivenleri kullanarak tırmanıyor. Tepeye ulaştığınızda manzara süper. Okyanus üzerinde koşturan bulutlar, bazılarıda oldukça siyah. Bizde bu kara bulutların birinin hışımından payımızı alıyoruz. İnişe geçiyoruz. Burada hava nede olsa oldukça değişken. Rüzgar daimi. İnişte yine merdivenleri kullanmadan bizde kendimizi aşağıya doğru salıyoruz. Bu sanki kar ayakkabıları ile dağdan inmek gibi. Kumlar kaymanızı engelliyor. Çok keyifli…
İşte La Dune Du Pyla hakkında daha çok bilgi edinmek işteyenlere bir kaynak
La Dune Du Pyla La Dune Du Pyla La Dune Du Pyla
La Dune Du Pyla    La Dune Du Pyla
La Dune Du Pyla
Bisikletlere atlayıp bu sefer yönümüzü Arcachon’a çeviriyoruz. Vardığımızda gördüğümüz manzara dünkünün tam tersi. Deniz yükselmiş dünkü o kocaman plajdan geriye eser kalmamış. Bütün tekneler sevinçle denizin içinde dans ediyorlar. Hem dünkü hemde bugünkü manzara süper. Birşeyler atıştırıp, kıyıda bir bankta taki gene kara bir bulut bizi ıslatana kadar dinleniyor ve etrafı seyrediyoruz.
Arcachon basin   Arcachon basin
  22 Temmuz 2010 La Hume                                    23 Temmuz 2010 La Hume
Arcachon basin
Artık geri dönüş vakti... Bugün toplamda 38 km yol yapmışız . Duş alıp dinlenmeye geçiyoruz. Gürültücü komşularımız gitmiş… Bu gece arabamızı tamamen kapatıp şöyle güzel bir uyku çekiyoruz ohh.
İşte size günün bir özeti iyi seyirler…